NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
الْعَلَاءِ
حَدَّثَنَا
ابْنُ
إِدْرِيسَ قَالَ
سَمِعْتُ
الْحَسَنَ
بْنَ
عُبَيْدِ اللَّهِ
عَنْ سَعْدِ
بْنِ
عُبَيْدَةَ
قَالَ سَمِعَ
ابْنُ عُمَرَ
رَجُلًا
يَحْلِفُ لَا
وَالْكَعْبَةِ
فَقَالَ لَهُ
ابْنُ عُمَرَ
إِنِّي
سَمِعْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَقُولُ مَنْ
حَلَفَ
بِغَيْرِ اللَّهِ
فَقَدْ
أَشْرَكَ
Saîd b. Ebî Ubeyde'den
şöyle dediği rivayet edilmiştir:
İbn Ömer (r.a.);
"Kabe'ye yemin ederim-ki hayır" diye yemin eden bir adam'ı duyup ona:
"Ben Rasûlullah
(s.a.v.)'in; Allah'tan başkasına yemin eden (O'na) ortak koşmuştur, buyurduğunu
işittim." dedi.
İzah:
Tirmizî, nüzûr
Hafız Mizzî, el-Etrâf
adındaki eserinde, bu hadisin Lü'lüî'nın rivayetinde mevcut olmadığını söyler.
Hadisin zahiri;
Allah'tan başkaları ile yemin etmenin, Allah'a ortak koşmak olduğunu iifade
etmektedir. Âlimler bunun; yemin edilen şeyi, azamet yönünden Allah'a ortak
koşma niyetiyle olduğu takdirde şirk sayılacağını, ama dil alışkanlığı ile
söylendiği takdirde sureten başkasını Allah'a ortak koşma gibi görünmekte ise
de gerçekte öyle olmadığını söylerler.
Şevkânî; bu hadisteki,
"Allah'a ortak koşmuştur" ifadesinin; bu şekildeki yeminden men
etmekte mübalağaya delâlet ettiğini, Allah'tan başkalarına yemin etmenin haram
olduğunu söyleyenlerin bu hadise dayandıklarını söyler.
Hadis, sadece put gibi ta'zimi
küfrü gerektiren şeylerle değil; Kabe, Kur'ân, Nebi gibi ta'zime lâyık olan
şeylerle de yemin edilemeyeceğine ve bunlarla edilen yeminlerin yemin
sayılmayacağına delâlet etmektedir. Bu konuda ulemadan nakledilen bazı farklı
görüşler vardır:
Cumhura göre; Allah'tan
başkaları adına edilen yeminler yemin olarak gerçekleşmez.
Hanbelîlerden bir
kısmı, Hz.Nebi (s.a.v.)'in adına edilen yeminin yemin sayılıp bozulması halinde
keffaretin gerektiği görüşündedirler.
Hz,Ömer'in Kabe adına,
Katâde'nin de Mushaf, talâk ve nikâhla yemin etmeyi nehyettikleri rivayet
edilir.
İbnu'l-Münzir'in
bildirdiğine göre, Kur'ân-ı Kerîm'e yemin eden kişi ye-Tiinini bozarsa, İbn
Mes'ûd ve Hasan el-Basrî, her âyet için bir yemin keffa-reti gerektiğini söylerler.
Ebû Yusuf'a göre; bir
kimse "Rahman" diyerek yemin eder ve bununla Allah'ı kastederse bu
yemindir, eğer Rahman sûresini kastederse yemin değildir. Dolayısıyla bozduğu
takdirde keffaret gerekmez.
Hanefîlere göre;
Nebilere, Kabe'ye, yaratıklardan birinin başına veya hayatına yemin edilmez.
"Yemin ederim","kasem ederim","şehadet ederim",
"üzerime yemin olsun", "üzerime ahdolsun" gibi sözler yemin
sayılır, bozulması halinde keffaret gerekir.
Kur'ân-ı Kerîm'e edilen
yemin konusunda iki görüş vardır: Bir görüşe göre; Kur'ân, Allah kelâmı olduğu
için onunla yemin edilir. Diğer bir görüşe göre yemin edilmez. "Mushaf
hakkı için, Kur'ân hakkı için" gibi sözler esah görüşe göre yemin
sayılmaz. Bu sözleri bir şarta bağlayan kişi, sözünde durmazsa, tevbe istiğfar
etmesi gerekir.
Yalan yere, "Allah
bilir şu şöyledir" diyen kişi, bir görüşe göre dinden çıkar. İman
tazelemesi gerekir. Diğer bir görüşe göre; dinden çıkmaz, günaha girmiş olur.
Tevbe istiğfar etmesi icabeder. Yalan yere; "Allah şahittir"
denilmesi de yemin sayılmaz. Dolayısıyla keffareti değil, tevbeyi gerektirir.
Yemin edilmesi âdet
olan Allah'ın sıfatlarından biri ile yemin edilebilir. Ancak, "Allah'ın
ilmi, Allah'ın gazabı" gibi sözlerle yemin edilmez.